top of page

Öyküler ve Özgür Metinler

Mırıldandıklarım (Yeni)

Meral  Kutluğ  İLSEVER

Hafif bulutlu ve çok güzel kokan bir sonbahar sabahı, hiç balık avlamak için sakin bir kıyıya gittiniz mi?

Nasıl sessiz ve nasıl büyülü bir yalnızlıktır o. Kimseler olsun istemezsiniz. Sadece deniz, yağmura gülümseyen bulutlar, ağaçlar, mis gibi toprak ve çeşitli otların kokusuna karışan bir sessizlik ve huzur.

Çantanızı açarsınız, oltanız, yemleriniz ve avlarınızı koyacağınız minik kova hazırdır. Zaten sizin büyük balık avlamak gibi bir niyetiniz ya da umudunuz yoktur. Saatinizi çıkarıp cebinize koyar ve telefonu tamamen kapatırsınız. Bizi yıllardır yalnız bırakmayan, huzur vermeyen, nadiren güzel haberler için çalan bu teknoloji harikası aletin aslında zamanınızı ve özgürlüğünüzü elinizden aldığını bilirsiniz ama çareniz yoktur. Fakat bugün Pazar ve siz çok zor bir hafta geçirdiniz. İşte huzur ve özgürlük şu anda yanı başınızda.

Yumuşacık bir parça tavuk etini özenle, hiç “nasır” sahibi olamamış bakımlı ellerinizle, dikkatle oltaya takarsınız..Ve işte olta, üzerinde durduğunuz geniş ve düzgün kayanın verdiği kolaylık ile uzaklara sıçrar..Tatlı bir bekleyiş başlar..

Birden “bebek pudrası” masumiyeti ve hoşluğunda bir koku geliverir burnunuza, şaşırır ve etrafınıza bakarsınız. Ne kadar zaman geçti bilemezsiniz. Tam o anda hain olta sizi uyarır..”YAKALADIM”

Hemen dikkatiniz ve bedeniniz denize döner, siz çektikçe çırpınan bir şey size yaklaşır..

O kısacık an içinde büyükannenizin size anlattığı masallar geliverir aklınıza..Hani o çaresiz balıkçıya yardım eden ve konuşan balık..hani o yoksul gencin prenses ile evlenmesini sağlayan balık..hani çok korkusuz olup, okyanuslara açılan meraklı  “küçük kara balık”*

Ve nihayet oldukça iri ve pulları pırıl pırıl parlayan, çaresizce çırpınan balık görünür suyun üzerinde..Yavaşça yukarı kaldırır ve dikkatlice tutarsınız. Bir avcının yapmaması gereken bir şey yapar ve size bakan o göze bakar ve sadece tek tarafında parlayan, bu belki de beş bin göze bedel gözün büyüsüne kapılırsınız.

Denizin kokusu, rengi, nemi pulların üzerinde gümüş rengi ışıltılarla parlamakta ve gözdeki çılgın telaş, korku ve tüm canlılara özgü o bitmeyen umut önünüzde çırpınmaktadır. Dikkatlice ve zarar vermemeye çalışarak o korkunç iğneyi dudağının kenarından çıkarırsınız. O anda yeryüzünde ki tüm canlıların, ölüm ile yaşam arasında ki çırpınışı, çaresizliği avuçlarınızdadır.

Kafanınız karışır, savaşlar, cinayetler, zevk ya da maddi çıkar için canlıların yok edilişi gözlerinizin önündedir artık ve tüm bu kötülükleri durdurmak artık sizin elinizdedir sanki. Vahşice paramparça edilen minicik çocuklar, acımasızca yok edilen kadınlar, savaşların masum kurbanları..

Avınızı biraz yukarı kaldırır ve iki gözü ile de buluşursunuz. Yavaşça okşayarak denize bırakırsınız. Hızla uzaklaştığını görür, derin bir soluk alırsınız. Masalda ki balık gibi geri gelmez, sizinle konuşmaz ama sizin içiniz kocaman bir nefes ile rahatlar..

YAŞIYOR.

Kutunun içinde ki tüm tavuk parçacıklarını mümkün olduğunca karadan uzağa fırlatırsınız. Denizin yüzeyinde ki o minicik telaş, yüzünüze geniş bir gülücük koyar..

Evet, siz öldürmediniz ama eve döndüğünüzde belki de sizin “beceriksiz bir avcı” olduğunuzu bilen güzel eşiniz size bir balık ziyafeti hazırlıyordur. Çünkü siz onu avladığınızı zannettiğiniz yıllarda aslında kimin AVCI olduğunu o çok iyi bilmektedir. Sizi hâlâ çok sevmektedir.

Aldırmayın, siz öldürmediniz, masumsunuz ve mümkünse bu gece kayık tabakta ki gözlere sakın bakmayın.

Güzel bir sonbahar günü evinize huzurla dönerken arabanızın camında, kurtardığınız balığın pullarında ki gibi gümüş rengi iplikçikler yağmur olarak akmaktadır.

Eve ve gerçeklere dönme zamanı..

 

* S.Behrengi : “Küçük Kara Balık”

 

Eski Kağıt Şeffaf
Cloud.jpg

Mırıldanmalarım

Meral KUTLUĞ

 -40.jpg

        Koskoca Müdür

Gonca BORÇA

Cloud.jpg

    Ayrılık

Emine AYDOĞDU

memories.jpg

Sararmış Bir Fotoğraf ve Altı Çizili Kelimeler

Fatma ALTUN

bottom of page