top of page

                            "Aşka Tatil Yok" Üstüne

Bünyamin DURALİ

Marguerite Duras’ın Aşka Tatil Yok başlıklı romanının bir sayfasında erkek kahramanlarından Ludi, arkadaşının karısı Sara’ya şöyle demektedir:

“Aşka tatil yok! Olamaz böyle bir şey. Aşkı sıkıntısıyla, her şeyiyle tam olarak yaşamak gerek, aşka tatil olmaz, aşk budur işte. Ondan kaçınılmaz, güzelliği, pisliği ve üzüntüsüyle yaşamdan kaçınılmadığı gibi.”

Marguerite Duras’ın bu satırları sonuçta bir roman gerçekliğini içeriyor, bir kurgu ürünü. Nesnel dünyanın gerçekliğinde aşk bu satırlara uygun biçimde mi yaşanır, kesin yanıt vermek pek mümkün görünmüyor. Ya da şöyle diyelim: Aşk’ın gerçekleşme düzeyi kişiden kişiye değişir. Herkesin ona yüklediği anlam görecelidir yâni. Kimisi yüceltir onu, kutsar; kimisi de ondan bucak bucak kaçar. Neyse… Ben bu sözlerin şiirdeki karşılığını deşmek istiyorum.

 

Biri çıksa ve Duras’ın roman kahramanı Ludi’nin sözlerindeki “aşk” sözcüğü yerine “şiir” sözcüğünü koysa, cümlelerin yeni anlamına kimileri “evet öyledir”, kimileri de “hâyır, öyle değildir” diyecektir kuşkusuz. Bana gelince: “Şiire tâtil yok, olamaz böyle bir şey” diyemem. Pekâlâ olabilir.

 

Şair de şiire küsebilir, zamanla geçici olarak da, dönmemek üzere de yazmaktan vazgeçebilir. Nitekim, adlarını saymayayım şimdi, çok örnekleri var bunun. Ama yazma sürecinde “şiiri sıkıntısıyla, her şeyiyle; güzelliği, pisliği ve üzüntüsüyle yaşamak gerek” derseniz, bunu hemen evetlerim. Şiir, şairinden bir adanma bekler çünkü. Bu adanma, şiirin pisliğine ve üzüntüsüne kör ve sağır olmayı koşullar. Kaldı ki, şiirde pislik varsa, şiir bizi üzüyorsa; bu şiirin kabahati değildir; sonsuz çeşitliliğiyle hayat böyledir. Şiirin dölyatağı hayattır. Saf olan da, kirli olan da odur.

bottom of page